KİMİZ ASLINDA BİZ?
- Zerhame
- 30 Haz 2022
- 3 dakikada okunur
Yazar Eylül Buse Yaşar - 30 Haziran 2022

“Bir adam kralın dilek kapısını çalmış ve ona demiş ki, bana bir tekne ver”
Denizcilik ile ilgili hiçbir bilgiye veya deneyime sahip olmayan bir adam kraldan bir tekne ister, bilinmeyen bir adaya yolculuğa çıkma cesaretini gösterir ve böylece başlar bilinmeyen adanın öyküsü. Daha sonra bu adamın cesaretini gören sarayın hizmetçisi de hayatını değiştirebileceğini inanır, kraldan tekne isteyen adamın peşine düşer ve birlikte bir yolculuğa çıkarlar. Bilinmeyen adaların kalmadığı düşünülen bir dönemde yaşanır tüm bu olanlar. Bu yüzden kimse bu adamın bilinmeyen bir ada bulabileceğine inanmaz. “ Mühim olan gidiştir, varış değil.” der adam da. Ona göre varmak değil, yola çıkabilmektir asıl mesele. Kendisini bulabilmek için kendinden çıkabilmek, ayrılabilmektir.
Nobel Edebiyat ödüllü yazar Jose Saramago’ nun kitabı, bilinmeyen adanın öyküsü, kısa bir kitap olmasına rağmen içinde çok derin anlamlar barındırıyor. Ayrıca yazar, üslubu ve noktalama işaretlerini kullanış tarzıyla kitaba farklı ve özgün bir hava katıyor. Akıcı ve okuması zevkli bir hikaye. Bu hikayede baş karakterimiz olan kraldan tekne isteyen adamın bir hedefi var, yapmak istediği şeyi biliyor ve inanıyor. Dilek kapısına gittiğinde kralın ona bir tekne vermesi için orada kalıyor, pes etmiyor, ilk engelde umutsuzluğa kapılmıyor. Ayrıca kim olduğunu bulmak, kendini keşfetmek istiyor. Kim olduğunu keşfedebilmek için kendinden çıkabilmek, kendine uzaktan bakabilmek gerektiğini savunuyor. Bir adaya benzetiyor kendini, bir adanın içindeyken onun bilinmeyen bir ada olup olmadığını hiçbir zaman bilemeyiz ona göre.“… ama ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum, bilmiyor musun ki, Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin…” Azmi ve kararlılığının sonucunda kraldan tekne isteyen adamımız istediğini elde ediyor, kral ona bir tekne veriyor. Fakat kimse onun o tekneyle bilinmeyen bir ada bulabileceğine inanmıyor, gülüyorlar haline, dalga geçiyorlar ona, pes et diyorlar. Ama o kimseyi takmıyor, kimseyi dinlemeden inandığı şeyin peşinden gidiyor. Kahramanımızın kararlılığını, cesaretini, inancını ve azmini gören sarayın temizlikçisi de ondan çok etkileniyor, o da hayatındaki bazı şeyleri değiştirebileceğine inanıyor, karar veriyor adamın peşinden gitmeye. Ve KARARLAR KAPISINDAN çıkıp gidiyor, bir daha geri dönmemek üzere, kraldan tekne isteyen adamı takip etmeye başlıyor. Adam teknesini almaya giderken onu takip eden temizlikçi kadın bir süre sonra kendini ele veriyor. Ve adama, onunla birlikte bilinmeyen adayı bulmak ve bundan sonra sadece tekneleri temizlemek istediğini dile getiriyor. Böylece adam ve kadın, bilinmeyen bir yolculuğa ilk adımlarını atıyorlar, kader onların birbirlerini bulmalarına vesile oluyor.
“İşte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hala, Geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye homurdanır dururuz.”
Daha sonra kraldan tekne isteyen adamımız bilinmeyen adayı bulmak için tayfa arayışına çıkıyor, temizlikçi kadında tekneyi temizlemeye koyuluyor. Akşam olunca adam elinde biraz ekmek, biraz peynir ve biraz da şarapla tekneye dönüyor. Yanında kimsecikler olmadan, yapayalnız, boynu bükük, mahcup bir şekilde. Kendini yalnız hissetmeye başlıyor, bu yalnızlık duygusu onu umutsuzluğa sürüklüyor. Ama aslında yalnız değil, ona inanan, bin tayfaya bedel bir kadın var hemen yanında. “İşte göz yanılması, insanın yanı başında duran insanı görmemesi böyle olur.” Uzun bir süre farkına varamasa da sonunda fark ediyor yanı başındaki tayfasını. Ve karar veriyorlar ikisi birlikte bilinmeyen adayı bulacaklarına, bilinmeyen adayı bulmakla birlikte, kendilerini bulacaklarına da söz veriyorlar.
“Güneş doğar doğmaz, adam ve kadın kalkıp dışarı çıkmışlar, pruvanın iki yanına teknenin henüz sahip olmadığı ismi yazacaklarmış, beyaz harflerle. Öğlene doğru, cezirle birlikte, Bilinmeyen Ada nihayet denize açılmış, kendini aramak amacıyla”
Kim olduğumuzu biliyoruz ama kimiz aslında biz? Kim olduğumuzdan nasıl emin olabiliriz, kendimizi nasıl bulabiliriz? Bence biz, sandığımız biz değil de dünyanın gördüğü biziz gerçekte. Ve aslında kim olduğumuzu bulabilmek içinde kendimize dışardan bakabilmemiz gerekir. Her insan bir adaya benzer ve herkesin içinde keşfedilmeyi bekleyen bir adası vardır. Önemli olan bu adayı keşfetme cesaretini gösterebilmektir. Bilinen adadan ayrılabilmek ve bilinmeyene doğru yolculuğa çıkmaktır.
Yorumu çok beğendim ve kitabı okumaya karar verdim tespitler beni çok etkiledi
“Bilinmeyen adaya yolculuk cesaret ister ama gerçek cesaret kendi bilinmeyen adamıza yolculuktur,” Kitabı tekrar okumak için heyecanlandım…