top of page

FEMİNİZM'İN TOPLUMLARA YANSIMASI

Güncelleme tarihi: 17 Tem 2022

Yazar Yusuf Açık - 6 Haziran 2022




-FEMİNİST ÜTOPYA-


İnsan belki de her şeyden aciz tek varlıktır. Esasında insan edepten yoksunsa o insan değildir. İnsan ile hayvan arasında ki fark da edeptir. Yani insan olabilmek için senden üstün olana hürmet, senden aşağı olana şefkat, dengin olanlara da güzel geçinmek gerekir. Edep; kalbin temizliğidir, ahlakıdır. Tabii her insan aynı değildir. Kimi menfaat uğruna kimi hırs uğruna aklını kör eder. Bunun gibi bazı unsurlar insanı tüketen şeylerdir. Kendini tüketen insan yozlaşır ve sonu uçurum olan bir yola hızla ilerler. Bu tarz kişiler kendilerini her koşulda, her durumda üstün görür ve diğerlerini aşağılama gibi bazı davranışlar sergilerler. İnsan var oldukça bu tür ayrıştırmalar, eşitsizlikler hep var olacak. İnsanlar, kendileri gibi aynı biyolojik türe sahip olan canlılar tarafından kimi zaman etnik kökeninden dolayı kimi zaman dini inançlarından dolayı kutuplaştırılmış, sınıflandırılmıştır. Fakat öyle bir tasnif anlayışı var ki insanlık tarihinin en karanlık zihniyetidir. Bu anlayış "cinsiyetçilik" anlayışıdır.

 

Cinsiyetçilik, biyolojik veya toplumsal cinsiyete karşı yapılan önyargı ve ayrımcılıktır. CİNSEL AYRIMCILIK, İNSANLARIN DİĞER İNSANLAR HAKKINDAKİ YARGILARI, KİŞİSEL DEĞERLERDEN DAHA ÇOK CİNSİYETE DAYANDIĞINDA ORTAYA ÇIKAN DURUMDUR. İnsanları kadın-erkek olarak ayırmak, üstüne üstlük bir cinsin diğer cinsten daha üstün bir varlık olduğunu düşünmek ve savunmak ilkel bir harekettir. Ne yazık ki bu ilkel hareket anlayışı aileden devlet yönetimine kadar her kurumu etkisi altına almıştır. Bu tür devlet yönetimlerinde bağımsız mahkeme kavramı yerle bir olmuş demektir. Otorite sahibi olmak için cinsiyet değil de o insanın kabiliyetleri, meziyetleri ve neleri başarabilecekleri göz önünde bulundurulması gerekir. Maalesef ki kadını sadece doğurganlık, hizmetkarlık yapmakla hükümlü tutan zihniyet toplumda ayrımcılık yaratmaktadır. Ayrımcılık yapan zihniyetle, karşı cinsin özgürlüğünü kısıtlama çabası içindedirler. Cinsel ayrımcılık her iki cins için de vardır lakin genellikle kadınlara karşı olan ayrımcılıklarla eş tutulur. Bunun nedeni, kadınlara karşı ayrımcılığın ortaya çıkan ilk şekil olmasıdır. Şovenizm kavramı en geniş haliyle bu ayrımcılığı kapsar. Erkek egemen, ailedeki baba figürünün ağırlık bastığı toplumlarda bu tür ayrımcılık, kadının zayıf olduğu yaygın kanısı ile kendini belli eder; bazı toplumlarda kadın, kanunen bir birey olarak dahi görülmemiştir. Feminist oluşumlar; kanun önünde eşitlik, politik alanda kadının temsil edilmesi, kadına karşı  şiddetin önlenmesi, eğitim ve iş fırsatları gibi konular üzerine giderek kadın haklarını gözetmektedirler. Feminist oluşumların emelleri kadın yüceleştirmek değil; mahkeme önünde, yasalar önünde eşit haklara sahip olmaktır. ADALETİ, DÜRÜSTLÜĞÜ ANCAK KADIN VE ERKEĞİN EŞİT HAKLARA SAHİP OLDUĞU BİR ORTAMDA SAĞLAYABİLİRSİNİZ.

 

Toplumun en küçük yapı taşı olan ailelere bile ataerkillik, anaerkillik kavramları yanlıştır. Bir aile içinde bir cinsin dominant rol oynaması ailede eşitsizliğe neden olacağı için aile içindeki bireylerin karakterlerini ve aile ilişkilerini bozar. Bu bozukluk içinde yetişen cinsiyetçilik mayası ile yoğurulan çocuklar gelecek nesillere de bu yanlış öğreti aktarır. Feminizm hakkında zerre miskal bilgi sahibi olmayan kişilerde feminizmi kamuoyunu yanlış aksettirmektedir. Bu durum neticesinde zihinlerde önyargılar oluşmaktadır. Feminizmin amacı karşı cinsi yok etmek değildir tam aksine karanlık zihniyeti ve algı yok etmektir. Her şeyin aşırıcılık fazla olduğu gibi feminizmin de aşırıcılığı yanlıştır. Radikal Feminizm, toplumda temel kötülüğün toplumun üzerinde şekillendiği, kadına yönelik baskıyı veya ataerkillik olduğu ve düzenlenmeye karşı çıkmanın temelini erkek hakimiyetine karşı çıkmakta görür. Fakat radikalizmin en uç noktasında her türlü sorun karşı cinste aranır ve bu durum daha vahim sonuçlara sebebiyet verir. Kadın cinsiyetçiliği yapan toplumlar "Evin reisi erkektir" ilkesini benimser. AMA KADININ OLMADIĞI BİR EV,  İÇİNDE ZEMHERİ YAŞANAN BİR BETON YIĞINIDIR. Kısacası ile kadının yeri ve önemi küçümsenemeyecek kadar büyük ve değerlidir. Mücevher gibidir bir kadının gözyaşları. Onlar damladıkça sizin değeriniz düşer.

 

Bazıları ise kadınları evcil hayvan gibi sahiplenmek ister. Kadınları kendilerine bahşedilen bir emanet sanan cahil şahıslar yarar sağlamak istiyorlarsa, kadınlar sizin koruyup kollamanızı gerektiren emanet değildir. İlla bir şeyden koruyacaklarsa kendilerinden korumakla başlayabilirler. Kadın varlığını unutturmaya çalışanlar aslında kendi benliklerini, erdemlerini unutturmaya çalışır. Feminizm, bölücülük ya da  ayrıştırıcılık değildir. Tam aksine feminizm cinsiyetçiliği cinsiyeti sömürüyü zorbalığı ve zulmü bitirmeye yönelik bir harekettir.


Kadın ve çocuk cinayetlerine, sarkıntılıklarına meyilli olan kişilerin önceden tespit edilmesi devletin vazifesidir. Tespit edilemeyen kişiler en azından suçu işledikten sonra toplumdan izole etmek  uzaklaştırmak gerekir. Cezaevleri bu soruna kesin çözüm değildir. Hapis yatmak suçluların bu suçlara tekrar yönelmeyeceği anlamına gelmez. Ruhu kirlenen birinin ruhunu o kirden arındırması oldukça güçtür. Bununla beraber hapis yatmış biri daha fazla azgınlaşabilir veya suça yönelme eğilimi artabilir. Hasta şahısları toplumdan izole etmek en iyi çözüm yollarından biridir. İzole etmek; suçluların haklarını, özgürlüğünü kısıtlamak değildir. Tam aksine suçluyu kendi benliği ile baş başa bırakmaktır. Bu suçluların kirli zihinlerini, düşüncelerinin arındırılması ve akabinde topluma kazandırılması gerekir. Kadın cinayetlerinden sorumlu olan canilerin çoğu zaman öldürme sebebinin sevgiden dolayı olduğunu savunur. Sevmek, sevilmek belki de dünyanın en güzel duygusudur. İnsanları kötülükten arındıran şeyde şefkat, sevgi ve merhamettir. Dünyayı güzelleştirecek ve kurtaracak en önemli şey sevmektir. Lakin her sevginin bir faturası vardır. Bu fatura size iyi ya da kötü bir netice ile geri yansır. Sevmek esasında bir sanattır. Hakiki sevgi, sanatçının şiddetten uzak olması dürüstlük ve empatiyle gerçekleşir. Fakat canilerin savunmasında beyan ettikleri sevmek değil, içindeki vahşetin psikolojik şiddet yetmezmiş gibi fiziksel şiddete dönüşmesidir. Şiddet, yetersiz kimsenin son barınağıdır. Katletmeyi, öldürmeyi ve cinsiyetçiliği normal karşılayan, yozlaşan, soysuzlaşan toplumlar erkekte doğal algılanan bir şeyi kadında suça dönüştürür. İnsanın kadına verdiği her zarar esasında insanın kendi aslına ve kendi benliğine verdiği zarardır.


Kısacasıyla Feminizm, bir teori olduğu gibi aynı zamanda da "hak eşitliği, insanlık şerefi ve kadınlara karar verme özgürlüğü" amaçlarıyla varlığını sürdüren politik bir harekettir. Feminizm, kadınlara cinsiyet hiyerarşisi baskısının sona ermesi ve toplumsal cinayet tutumlarının aynı değerde olması için toplumun değişimini amaçlar. Feminizm, günümüzde dilimizde bile kalıplaşan sıfatları ortadan kaldırmayı amaçlar. Eril ve dişil ifadeler, dilde cinsiyetçiliğe neden olur. Feminizm, bilinenin aksine sadece kadınları değil erkekleri de ilgilendirir. Feminizm'in amacı, kadınların da toplumda söz sahibi olduğunu göstermek ve gerçek eşitliği ortaya koymaktır. Ve bu insanın en doğal hakkıdır. Çiçekleri koparmaya çalışsalar bile baharın gelişini engelleyemezler. Frida Kahlo'nun dediği gibi "Ahlak ve namus denince sadece kadından konuşmaya başlayan herkes ahlaksız ve namussuzdur."

5 Comments


sadeguldagtekin
Jul 17, 2022

Muazzam ötesi bir yazı. Tebrikler.

Like

Arda Dönmez
Arda Dönmez
Jun 12, 2022

emek var emek

Like
Zerhame
Zerhame
Jun 12, 2022
Replying to

🤍🙏

Like

Yusuf Açık
Yusuf Açık
Jun 09, 2022

Harika 👏

Like
Zerhame
Zerhame
Jun 12, 2022
Replying to

🙏😊

Like

En son gelişmelerden haberdar olmak için abone ol

Teşekkurler

© 2023 by The Book Lover. Proudly created with Wix.com

  • Twitter
bottom of page