İNSAN NASIL ÖZGÜR OLUR?
- Zerhame
- 27 Haz 2022
- 2 dakikada okunur
Yazar Meleknaz Meriç - 27 Haziran 2022

“İnsan Nasıl Özgür Olur?” Üzerine
Epiktetos, ahlaki bir yaşamın nihai hedefi olarak mutluluğa nasıl ulaşılabileceği sorusuna bir yanıt aramaktaydı. O, aradığı yanıtı belirli bir özgürlük ve bilgelik anlayışında buldu. Onun gözünde, her şeyin insanların arzularına göre olup bitmesini değil de olduğu gibi olmasını istemek doğru ve ahlaki bir yaşam için vazgeçilmez bir zorunluluktu. Epiktetos açısından özgürlük, iç dünyayı dış dünyada olup bitenlere karşı korumaktan, doğaya uygun yaşamaktan başka bir şey değildi. Epiktetos’a göre insanın elinde olmayan şeylerin bir kısmı doğrudan doğruya kadere, Tanrıya bağlıdır. İnsanın Tanrıdan gelen şeylere katlanmak için yaratıldığını söyleyen Epiktetos’un bu anlayışına göre, insan bir dramdaki aktöre benzer. Dünya ve dünyanın tarihiyle ilgili bu dramda, insan yalnızca bir oyuncudur. Oyuncu oynayacağı rolü seçemez, dekora, oyunun kendisine etkide bulunamaz. Onun kontrol edebileceği tek bir şey vardır: Kendi tavır ve tutkuları. O, bir başkasına daha iyi bir rol verildiği için kıskançlık duymamalı, makyajı yapan burnunu çirkin gösterdiği için kendisini aşağılanmış hissetmemelidir. Yani, insan kendisine ne verilmişse onunla yetinmeli, erişemeyeceği, sahip olamayacağı şeyler için açlık, kıskançlık duymamalıdır. Bütün bu duygular onu mutsuz kılar. Epiktetos’a göre, ilahi aklın bizim için istedikleri, bizim kendimiz için istediklerimizden daha hayırlıdır. Bu yüzden, biz olayların dilediğimiz gibi olmasını beklememeli, nasıl geliyorlarsa, öyle gelmesini istemeliyiz. Epiktetos bu konuyu daha çok dinsel açıdan yorumlamıştır, örneğin “İnsanın yaşamı kendisine ait değildir, Tanrıya aittir.” der. Dini düşünceler öznel olduğu gibi bu konudaki tüm görüşler de görecelidir.
Dünyada bazı şeyler gücümüz dahilindedir, bazı şeyler değildir. Gücümüz dahilinde dediklerimiz düşüncelerimiz, amaçlarımız, arzularımız, yani kısaca söylemek istersek kendimize ait olan şeylerdir. Gücümüz dahilinde olmayanlar ise bedenimiz, sahip olduğumuz mallar, şöhretimiz, yani kendimize ait olmayan şeylerdir. Eğer doğaları gereği bağlı olanları özgür ya da başka birisine bağlı olanları sana bağlı zannediyorsan her aşamada sorunlarla karşılaşacaksın, öfkeleneceksin, kırılacaksın, tanrılardan ve insanlardan şikayetçi olacaksın. Şöyle ki sana acı veren şeyin gücümüz dahilinde olup olmadığını değerlendir. Bu acı çekilen şey gücümüz dahilinde olmayan şeylerden biriyse o zaman kuşkusuz hemen “bu bana ait bir şey değil” demelisin. Asıl gücümüz dahilinde olan şeylerden kork. Şimdilik herhangi bir istekte bulunma. Çünkü eğer gücümüz dahilinde olmayan şeylerden bir istekte bulunacaksan zaten mutsuz olacaksın.
Seni eğlendiren, ihtiyaçlarını karşılayan yani sevdiğin her şeyin doğasının nasıl olduğunu sorgulamalısın. Eğer topraktan yapılan bir çömlekten hoşlanıyorsan bunun sadece bir çömlek olduğunu bilmelisin. Kırılırsa da üzülmezsin. Çocuklarını ya da eşini kucakladığın zaman onların bir ölümlü olduklarını aklından çıkarma. Bu sayede ölürlerse üzülmezsin.
Ölüm korkusunun da insanı alçaltan ve mutsuzluğa sebep olan unsurlardan olduğunu savunan Epiktetos için ölüm bizatihi kötü değildir ama onu kötü gösteren insanın ölüm hakkındaki düşünceleridir. Ona göre, nasıl ki bir insan bir kimseden ödünç aldığı bir şeyi zamanı geldiğinde sahibine iade ediyorsa, o an emanet olarak tuttuğu canını da sahibine zamanı geldiğinde iade etmesi gerekir.
Epiktetos, “Çocuklarının, eşinin ya da dostlarının sonsuza kadar yaşamasını istiyorsan delirmişsindir” der. Çünkü kendi elinde olmayan bir şeyin sana ait olmasını ve başkasına ait olan bir şeyin sana ait olmasını istiyorsundur. Yaşamı bir ziyafetteymişsin gibi düşün, önüne bir tabak uzatıldığı zaman yemekten bir parça al. Bunu da nazikçe elini uzatarak yap. Tabak önünden kaldırıldığı zaman almaya çalışma. Yemek gelmezse sabırsızlık etme ve sıranı bekle. Epiktetos’ a göre işte bu şekilde davranırsan tanrıların sofrasına bile davet edilirsin.
Comments