YALANIN SİYASETİ
- Zerhame
- 14 Haz 2022
- 2 dakikada okunur
Yazar Yusuf Açık - 14 Haziran 2022

Siyaset, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili görüş veya anlayıştır. Yaşamımızın her alanında rol oynayan siyasetin tek odağı insandır. Siyaset, bir bilim değil sanattır. Siyaset, insan iradesini zorunlu olarak etkin kılar. Charles De Gaulle'nin tanımıyla “Siyasetçi, efendi olabilmek için uşak gibi görünür.” Aynı amaç ve ortak menfaati olan bu kişiler bir araya gelerek siyasi partileri oluşturur. Siyasilerin amacı halkı bir şeye inandırmak , ikna etmektir. Bu partiler içinde siyaset dışında her türlü şey konuşulur, tartışılır. Çünkü emelleri halkı refaha kavuşturmak değil de ceplerinin dolu, cüzdanlarının kalın olmasıdır. Politikacılar güç sahibi olabilmek veya belli mevkilere erişebilmek için siyasete birçok şeyi alet eder. Bunlardan biri de dindir. Din, siyasetçinin oyuncağıdır. Çoğu siyasetçinin ellerinde dini kitaplarla mitinge çıkıp oy dilenmesi buna örnektir. Bu din tüccarları, sadece dinle yetinmeyip aynı zamanda insanların ırkı, etnik kökeni ile de oy toplama çabası içindedirler. Örneğin ülkemizin batısındaki bir mitingde doğuda yaşayan halk terörist, vatan haini olurken ülkemizin doğusunda yapılan bir mitingde batıda yaşayan halk gavur, İslam düşmanı olmaktadır. Çıkar peşinde koşan siyasiler yapıcı olması gerekirken yıkıcı olup, ülke beraberliğini bozar ve ülkeyi kutuplaştırır. İnsanları din, dil, ırk gibi bazı unsurlarla sınıflandıran siyasiler halkı birbirine karşı kışkırtıp halkı yozlaştırmaktadır. Tam aksine doğuştan gelen statülerimizle övünmek, gurur duymak ilkel bir harekettir. Fakat siyasiler, oldukları makamları amacı dışında farklı emeller için kullanmaktadır. Bu sebeple aynı bayrağın gölgesinde varlığını sürdüren halk birbirine karşı düşman kesilmektedir. Amacına ulaşan politikacılar ise güçlerini perçinlemektedir.
Politikacılar dünyanın her yerinde aynıdır. Bir köprü yapmaya söz verirler fakat ortada bir akarsu bile yoktur. Monarşi ne kadar eski ve otokrat bir yönetim biçimi olmasına rağmen günümüz cumhuriyetlerindeki politikacıların siyaset anlayışları ile aynıdır. En büyük örneği geçmişin taht kavgası, günümüzün koltuk sevdası olmasıdır. Tabii eskiden halk yönetimde baskın bir role sahip değildi. Tüm ülkenin istikbali sadece bir adamın ağzından çıkacak bir iki cümleyle şekilleniyordu. Şimdi halk yönetimde dominant rol oynamasına rağmen yanlış seçimler ülkeyi sonu aydın olmayan yollara sürüklemektedir. Hırsız, düzenbaz politikacıları seçen halk kurban ya da mağdur değildir tam aksine suç ortağıdır. Onca yapılan hataları örtbas eden, önünde yaşanan gerçekleri kabullenmeyen halk, yaptıklarından sorumludur ve sonradan olacaklara da mahkumdur. Tabii her toplum aynı kaderi paylaşmamıştır. Kimi zaman güvendikleri bir kişinin emriyle nice canlar katledilirken kimi zaman da tüm halk birbirine kenetlenerek, farklılıkları gözetmeksizin özgürlük ve bağımsızlık yoluna canlarını yitirmiştir. Bir siyasetçi o kadar kurnazdır ki halkın güvenini kazanmak için her yola başvurur. Kısacasıyla siyaset o kadar tehlikelidir ki karakteri bile bozar. Siyasetçilerin palavralarının kapanına düşen cahiller ise siyasi liderlerinin yanlışlarını bilse bile o yoldan vazgeçmez, sorgulamaz. Taklit yoluyla fikirlerini benimser. Victor Hugo’nun da dediği gibi “Zalimlerin çarkı cahillerin çalışmayan kafalarıyla döner.”
Harikulade. Elinize sağlık.
Teşekkürler 🤍🙏